10 Aralık 2008 Çarşamba

California Highway One

San Francisco'da geçirdiğimiz günlerden sonra önümüzdeki 4 gün boyunca California'nın en meşhur rotalarından biri olan 485 millik (780 km) Highway One'ı kullanarak San Francisco(SF)'dan Los Angeles(LA)'a gitmeyi planlıyoruz. Yandaki resimde kıyı boyunca giden mavi renkli yolu kullanacağız. Bu rotayı kuzeyden güneye doğru yapmayı tavsiye ediyorum, bu sayede okyanus yolun sağ tarafında kalıyor ve "vista point" lere rahatlıkla girip çıkabiliyorsunuz. Yolun manzaralı güzel noktalarına  "vista point" denilen küçük cepler yapılmış ve bu ceplere yaklaşmadan önce konulan tabelalar ile sürücülere bilgi veriliyor. Çok başarılı bir uygulama. Dağlık arazi ve okyanus kıyısında ki 780 km'lik yolda ne kadar çok "vista point" olduğunu siz tahmin edin.

SF'den günlüğü tüm vergiler ve GPS cihazı dahil 75 dolardan bir araba kiralıyoruz. En düşük sınıftan bir araç istememize rağmen ellerinde hazır bir araç olmadığından orta sınıf bir Chreysler Sedan teslim ediyorlar. İlk defa bu gezide kullandığım GPS  cihazı o kadar çok işe yaradıki bir daha GPS'im olmadan yola çıkamaz hale geldim. Kalacağımız otelden, restoran ve mola yerlerine varana kadar en büyük yardımcımız.

Santa Cruz

İlk molamızı Santa Cruz'da veriyoruz. Okyanus kıyısında güzel evlerin ve büyük bir kumsalın olduğu sakin bir kasaba. Santa Cruz'a girmiş, şaşkın bir şekilde etrafa bakınarak arabayı park edebilceğimiz bir yer ararken karşımıza çıkan iyi giyimli birisinin bize yardımcı olacak herhalde derken yanaşıp bizden "yolda kaldığını ve birkaç dolara ihtiyacı olduğunu" duyunca aklımıza birden ABD'nin meşhur seri katilleri geliyor. Bir şekilde adamdan kurtulup Santa Cruz'da fazla oyalanmadan yolumuza devam ediyoruz.

Monterey Bay


Akşam saatlerinde vardığımız Monterey Bay'da GPS yardımı ile bulduğumuz Sand Dollar Inn'de geceliği 65 dolardan konaklıyoruz. Monterey Bay, Santa Cruz'a göre daha büyük bir kasaba. Otel sayısına bakılacak olursa yoğun sezonda oldukça kalabalık oluyor ancak bu Aralık ayında oldukça tenha hatta akşam yemeği için uygun bir yer bulamıyoruz ve neredeyse açık olan tek fast food'cuda karnımızı doyuruyoruz.

Monterey Bay'ı bu sezonda tercih edilir kılan şey ise her sene bu tarihlerde civar koylarda konaklamaya gelen balinalar. Fisherman Wharf'da bulduğumuz bir tur şirketinin sabah erken saatte bir balina gözlem turu olduğunu öğrenip erken kalkmak üzere otele dönüyoruz.


Adam başı 40 dolar olan tur yaklaşık 2,5-3 saat kadar sürüyor. Ama balinaları görmek için süre dahada uzatılabiliyor. Keza biz "Pacific Explorer" adlı tekne ile yaklaşık 4 saat kadar denizde kaldık. Limandan çıkarken bölgede çok sayıda bulunan deniz aslanlarını yakından görüyoruz.


Koca okyanusta tekne ile balina peşine düşüyoruz. Bu sırada yunuslar ve fok balıklarında bize eşlik ediyorlar. 2 saatin sonunda nihayet balinaların izini bulduk. Koca gövdelerini sudan çıkarmadan önce nefeslerini duyabiliyoruz. Denizde bu kadar büyük canlıların bulunuyor olduğunu görmek tüyler ürpertici ama onlara yaklaşınca ne kadar sakin tabiatlı hayvalar olduklarını anlayabiliyorsunuz.


Tur dönüşü Monterey Bay'de bir gece daha kalmaya karar veriyoruz. Monterey Bay'ın deniz akvaryumuda çok meşhur ancak daha önce defalarca akvaryum gördüğümüzden onun yerine bu bölgeye yakın olan 17 Mile Drive denilen bölgeye gidiyoruz.

17-Mile Drive

Ormalık alan, golf sahaları, özel villalar, kumsallar ve kayalıklardan oluşan bu özel bölgeye girmek için ücret ödemek gerekiyor (Araç başı 10 dolar). Yaklaşık 30 km'lik bir yola sahip bölgede neredeyse bütün günü geçirmek mümkün.

Akşama doğru, deniz aslanları ve deniz kuşları ile birlikte güneşi pasifik okyanusunda batırdıktan sonra otelimize dönüyoruz.


Carmel-By-The Sea
Sabah otelde kahvaltımızı edip erkenden yola çıkıyoruz,  önce Monterey Bay'ın hemen yakınındaki Carmel'e uğruyoruz. Yol boyunca gördüğümüz en sevimli kasaba burası. Varlıklı bir kesimin mesken tuttuğunu söylemek çok zor değil.


Carmel'de yaşayan halkın aldığı karara göre, kasabada hiç otel ve fast-food restoranı yok. Belki fazla elitist bir yaklaşım ama kasabanın sakınliği ve sevimliliğini görünce kararlarına katılmamak elde değil.

Big Sur

Carmel'de fazla oyalanmadan yola devam ediyoruz çünkü bugün 100 millik Big Sur Coast'u geçeceğiz. Akşam Morro Bay'e varmış olmamız gerekiyor. Big Sur boyunca neredeyse hiç yerleşim ve konaklama imkanı yok. Bir iki kamp olduğunu öğreniyoruz ama bu mevsimde açık olduklarından emin değilim.

Yol 160 km boyunca, bizdeki Kaş-Kalkan yolu gibi, yüksek dağ yamaçlarından sağ yanınızda uçurum ve okyanus boyunca yüzlerce virajdan, iniş ve çıkışlardan olşuyor. Buna birde çok sayıdaki "vista point" de eklenince yola iyiki erken çıkmışız diyoruz.



Yol boyunca sayısız milli park alanı var. İlk girdiğimiz milli parkta ödediğimiz küçük bir ücret ile aynı gün yol boyunca tüm milli parklara girebiliyorsunuz.



Big Sur'un sonlarına doğru Morro Bay yakınlarında ana yoldan 2-3 mil kadar içeride Hearts Castle denilen bir mekan var. Biz okuduklarımızdan mekanın fazla turistik bir yer olduğunu düşünüp gitmemeye karar veriyoruz ancak isteyenler için detaylı bilgi şu linkte bulunuyor.

Morro Bay
Hava kararmak üzereyken vardığımız Morro Bay'da hemen bir motel bulup yerleşiyoruz. Moteldeki tek müşteri biziz. Odamıza yerleşip, yemek yemek için dışarı çıktığımızda sadece otelde değil kasabadaki neredeyse tek canlı bizmişiz hissine kapılıyoruz. GPS'imiz yardımı ile yemek yiyecek bir yer ararken geçtiğimiz kasabanın ana caddesi dahil her yerde in cin top oynuyor. GPS'in tarif ettiği yerlerin bir çoğu saat çok geç olmamasına rağmen kapalı. Sonunda uzaktan görünen ışıkları ile açık olduğunu anladığımız bir çin restoranına girdiğimizde neredeyse tüm kasabanın burada olduğunu görüyoruz. Bugün bu restoranın açık büfe çin yemeği günüymüş. Bizde adam başı yaklaşık 20$'a açık büfe çin yemeğine doyuyoruz.

Kasabanın en ilginç yanı denizin içinden fırlamış gibi görünen ünlü dağı. Ama Morro Bay'de nedense hiç fotoğraf çekmemişiz.  Bu yüzden internetten bulduğum bir fotoğrafı paylaşıyorum.


Pismo Beach

Yol boyunca gördüğümüz sevimli mekanlardan birisi daha. 8 mil boyunca uzanan plajı, ince kumları , büyük kum tepeleri, golf sahaları, kamp alanları ve yeşillikleri ile sakin sevimli, bir tatil kasabası.



Pismo Beach'i ilginç kılan şeylerden bir diğeri ise Kral Kelebekleri. Kışı geçirmek için Kuzey Amerika'dan güneye doğru göç eden bu kelebeklerden büyük bir koloni (yalaşık 25.000 kelebek) her yıl Kasım aylarında Pismo Beach'e gelerek buradaki okaliptus ağaçlarına yerleşiyorlar. Aşağıdaki fotoğrafta ağaç dallarında  salkım salkım görünenler aslında bu kral kelebekleri.

Pismo yakınlarında yer alan Doğal Yaşam Koruma Alanında yer alan Oso Flaco Gölü parkında dolaşırken bir bir rakun ailesi bize eşlik ediyor.


Santa Barbara'ya doğru giderken Los Alamos'ta yol üzerinde durup yediğimiz burrito'nun tadını unutabilmiş değilim.

Santa Barbara
İki haftalık California gezimizin sonuna yaklaşıyoruz, yorgunluk had safhada olacak ki, Santa Barbara'da fotoğraf makinemizi yanımıza almadan dışarı çıkmışız. Elimde sadece kaldığımız Presidio Hotel'deki odanın fotoğrafı var. Ama paylaşmaya değer. Otel uygun fiyatına rağmen butik otel havasında oldukça şirin bir yer. Rahatlıkla tavsiye edebilirim.

Santa Barbara, Los Angeles'a yakınlığının etkisi ile oldukça büyük ve hareketli bir yer. Şehrin ana caddesi State street boyunca aşağı yukarı yürüyoruz. Gece hayatınında renkli ve harektli olduğunu söyleyebilirim.

Los Angeles
Yolda çok oyalandığımız için LA'ı görmek için zamanımız kalmıyor. LA'e ulaşıp uçağa yetişmemiz gerekiyor. Santa Barbara'dan sabah çok erken saatte yola çıkıyoruz. Uçağımız öğle saatlerinde ve trafiğe takılmadan havaalanına ulaşıp arabayı teslim etmemiz gerekiyor. Yoğun trafik bir yana LA'e yaklaştıkça yollarda karmaşıklaşıyor. GPS'in tarif ettiği rota'yı takip etmek gittikçe zorlaşıyor. Çıkış yapmamız gereken bir kaç yeri kaçırıyorum ve yanlış yollara sapıyorum. Keza yolar çok karmaşık altlı-üstlü köprüler, birbirine bağlanan yollar, LA'in meşhur yolları filmlerde gördüklerimizden daha beter.

Uzunca bir uğraşıdan sonra kiralık arabamızı teslim edeceğimiz yere varıyoruz. Bir saat daha vaktimiz olduğunu görünce yakınlardaki meşhur Venice Beach'e gitmek istiyorum. Ama vakit sınırlı, oraya varınca 5-10 dakikadan fazla vaktim olmayacağını biliyorum ama gezgin ruhu ağır basıyor. Venice Beach'e varıyoruz. zor bela bir park yeri bulup, 5-10 dakikalığına Venice Beach'i görüyoruz. Bildiğin plaj işte ;)

Arabanın başına dönünce bir sürpriz bekliyor bizi, Bayan bir polis memuru arabanın başında ve ceza kesiyor. Türk usulü dil döküyorum ama nafile. Hayatımda ilk ve şimdilik tek trafik cezamı yemiş oluyorum. Sebep uygunsuz yere park ve cezası 70$. (Şu satırları yazdığım 2010 Ağustos ayına kadar bu ceza hala yediğim tek trafik cezası olarak kalıyor).


Hiç yorum yok:

 
Fikirlerini Paylaş, Sen de Kazanmaya Başla!