Doğu karadeniz bölgesine yaptığımız bu ilk gezimize, bir arkadaşımızın tavsiyesi üzerine çıkmaya karar verdik. Tamamen kendi imkanlarımızla, herhangi bir tura dahil olmadan çıkıyoruz yola. Ankara-Rize arasını otobüsle gidelim, yol boyunca etrafı izleriz diye karar veriyoruz ama yola çıkınca yanlış bir karar verdiğimizi farkediyoruz. Ankara-Rize arası otobüs ile 13 saat sürüyor. Henüz bu tarihte karadeniz sahil yolu tamamen hizmete girmiş değil.
Ancak Rize-Pazar ilçesinde otogarda inince tüm yorgunluğumuzu unutuyoruz. Bambaşka bir ülkeye gelmiş gibi hissediyoruz. Ortam gerçekten alıştığımızdan farklı, etraftan duyduğunuz konuşmalar ve müzik, gördüğünüz kişiler çok farklı. Kıpır kıpır karadeniz müziği o an içinize işliyor. İtiraf etmeliyim, buraya gelene kadar hiç ilgi göstermediğim ve sevmediğim karadeniz müziği birdenbire çok hoşuma gidiyor.
Çat köyünde kalacağımız pansiyonun(Toşi Pansiyon) sahipleri bizi, Pazar ilçesi otogarından alıyor. Karadeniz yaylalarının zor yol koşullarına dayanabilen neredeyse tek araç alan Ford transit minibüs ile yola koyuluyoruz. Araçta pansiyon sahibi ile biz varız. Kuş uçuşu 20-30 km'lik mesafe yol şartları sebebi ile neredeyse 2 saat sürüyor. Ama yaylalara doğru rakım yükseldikçe karadeniz coğrafyası, bitki örtüsü, iklimi ve hava şartları ile bizi adeta büyülüyor.
Uçurum kenarlarından giden yol boyunca, kah yağmur yağıyor kah güneş açıyor. Yolda Zil kalesinde mola veriyoruz.
Çamlıhemşin-Çat köyü arasındaki Zilkale'den Fırtına deresi.
Fırtına Deresi kenarında yer alan pansiyonumuz, karadenizli bir aile tarafından işletiliyor. İki katlı ahşap bir ev. Üst katında, konukların kalacağı ikişer kişilik, tahta panellerle ayrılmış odalar ve ortak bir banyo tuvalet var. Alt katında ise, şömine ve soba ile ısınan, boş vaktinizi orada kalanlar ve yaşayanlar birlikte geçirebileceğiniz geniş bir salon yer alıyor. Henüz Eylül ayı olmasına rağmen, soba ve şömine yakmadan oturmak zor.
Çat Köyü
Çiçekli Yaylası
Toşi pansiyonda geçirdiğimiz günlerimizde, pansiyon önünden geçen minibüsler ile farklı yaylalara gitmeyi planlıyoruz. Ancak sezon sonu olduğundan, minibüs sayısı çok az ve ne zaman geçeceği belli değil. Bu yüzden pansiyon önünden akan fırtına deresi önünde bekleyip hem orada yaşayanlarla sobet edip hemde minibüs bekliyoruz. Bu bölgenin insanı gerçekten çok içten ve cana yakın insanlar. Gezip dolaşırken karşılaştığımız hemen herkes ilk önce biraz mesafeli bir şekilde kim olduğumuzu, ne yaptığımızı soruyor. Verdiğimiz cevaplara göre aklandıktan sonra sohbet etmeye başlıyorlar ve mutlaka evlerine davet ediyorlar.
Çiçekli yaylası Çat köyünden araçla yaklaşık 45 dakika sürüyor. Yol uzunca bir süre fırtına deresi ve kolları yanında devam ediyor. Yayla bölgedeki oldukça yüksek bir noktada, bu sebeple çevredeki bir çok köy ve yaylayı tepeden görme imkanınız var. Yayladan pansiyona, bir sonraki minibüs ertesi gün olduğu için yürüyerek dönüyoruz. Yolda konuştuğumuz köylüler, pansiyona yürüyerek 1 saatte varacağımızı söylüyorlar ama biz tempolu yürüdüğümüz halde 3 saatte varabiliyoruz. Ya bilmediğimiz kestirme bir yol var, yada köylüler bu arazi koşullarında bizden üç kat hızlı yürüyorlar. Yol boyunca, fırtına deresi bize eşlik ediyor.
Çat köyünden 3 saatlik yürüyüş mesafesinde Çiçekli Yaylası.
Fırtına Deresi - Çat Köyü
Ayder Yaylası
Kavron Yaylası
Ayder yaylasından, sezon durumuna göre farklı saatlerde kalkan minibüsler ile Kavron yaylasına ulaşmak mümkün. Yine müthiş manzaralar eşiliğinde minibüs ile Yukarı Kavron yaylasına ulaşıyoruz. Aşağı Kavron yaylası seneler önce meydana gelen bir heyelan sonucu yok olmuş. Can kayıplarınında yaşandığı bu heyelan sonrası Yukarı Kavron yaylası gelişmiş.
Minibüste, İstanbul'dan bir meslektaşım ile tanışıyoruz. O'da bizim gibi, sırt çantasını almış yayladan yaylaya dolaşıyor. Biribirimize bildiklerimizi anlatıyoruz, biz ona Çat yaylası ile ilgili bilgi veriyoruz o bize kendi öğrendiklerini anlatıyor. Yukarı kavron yaylasında minibüsten inince köy kahvesinde birer çay içiyoruz. O sırada, bölgenin yerel bir rehberi olan Kaçkarların Kralı lakaplı Mehmet Ali Amca ile tanışıyoruz. Bize, Kaçkar zirvesinin eteklerindeki Kavron göllerine (Büyükdeniz Gölü, Karadeniz Gölü) çıkmayı teklif ediyor. Bizde Mehmet Ali amcanın peşine takılıp köyün içinden geçip tırmanmaya başlıyoruz. Rakım 2000 mt. civarı olduğundan yükseldikçe bizde yorgunluk belirtileri başlıyor ama neredeyse bizim 3 katı yaşımızdaki Mehmet Ali Amca önümüzde kayadan kayaya zıplayarak bizimle dalga geçiyor. Göller bölgesi yaklaşık 2500 mt yükseklikte. Yol boyunca, kendi başlarına tırmanan israilli ve ispanyol bir iki turist görüyoruz. İsrailliler yüksek rakım sebebi ile yolun yarında pes etmişe benziyorlar.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGw-HWi9YpS8CfrSClyMhgCeptWAQ3vFy6Q6sFimwixCCLfcMJCgnN0iePC3SdY0RvbUlWMVq5zBCMB6lb-_3ORmGUyyi2Mpj_EQe1-fhXf0vLmHsXjooAKvRCDB5MBRcg_tD-_dIm4dI/s200/Kavron_DSC02606.JPG)
Kavron- Yerel Rehberimiz Mehmet Ali Amca. King of Kackar's :))
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjsiK4mzlxxFehhBKvQ_I4K6kyJ-zYnEjdrHu-_EAu7ZXCypn_fqn9J7w9lojRSutv66cz5OP7fGyGqWs14Q8xzeVGUzTgnkSMIYkOFWn4RBeyEjq2_UxcuI8mX5WeDAfosizGZz2GQWww/s200/Kavron_DSC02591.JPG)
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhXC3_6WP68udKok8m02b6CFV1h-qx_rLs9EbFCSRoWaerH0Z-vdmbKRd83lWq7UvrSbhbuDtWR2npvrVvks5u5dISMgfo0AetTnoajgOMQb2rHcoaIuAuAmoABq6HeNxAnP69hMHfbYA/s200/Kavron_DSC02603.JPG)
Kavron Yaylası. Geri planda Kaçkar zirvesiMinibüste, İstanbul'dan bir meslektaşım ile tanışıyoruz. O'da bizim gibi, sırt çantasını almış yayladan yaylaya dolaşıyor. Biribirimize bildiklerimizi anlatıyoruz, biz ona Çat yaylası ile ilgili bilgi veriyoruz o bize kendi öğrendiklerini anlatıyor. Yukarı kavron yaylasında minibüsten inince köy kahvesinde birer çay içiyoruz. O sırada, bölgenin yerel bir rehberi olan Kaçkarların Kralı lakaplı Mehmet Ali Amca ile tanışıyoruz. Bize, Kaçkar zirvesinin eteklerindeki Kavron göllerine (Büyükdeniz Gölü, Karadeniz Gölü) çıkmayı teklif ediyor. Bizde Mehmet Ali amcanın peşine takılıp köyün içinden geçip tırmanmaya başlıyoruz. Rakım 2000 mt. civarı olduğundan yükseldikçe bizde yorgunluk belirtileri başlıyor ama neredeyse bizim 3 katı yaşımızdaki Mehmet Ali Amca önümüzde kayadan kayaya zıplayarak bizimle dalga geçiyor. Göller bölgesi yaklaşık 2500 mt yükseklikte. Yol boyunca, kendi başlarına tırmanan israilli ve ispanyol bir iki turist görüyoruz. İsrailliler yüksek rakım sebebi ile yolun yarında pes etmişe benziyorlar.
Kavron- Yerel Rehberimiz Mehmet Ali Amca. King of Kackar's :))
Kavron'a "Duman" geliyor
Kavron yaylasında çiğdemler
Kavron-Karadeniz Gölü
Borçka
Kavron dönüşü, Ayder yaylasında bölgeye düzenlediği turlar ile tanınan Bukla ekibi ile karşılaşıyoruz. Ertesi gün, günübürlik Artvin-Borçka ve Karagöle gideceklerini öğrenince bir günlüğe onlara katılmaya karar veriyoruz. Yolda Sarp sınır kapısına uğruyoruz. Ekip içinden günübirlik Gürcistana geçecek olanlar varmış. Pasaportlarımız yanımızda olmadığı için biz Borçkaya giden ekiple devam ediyoruz. Bütün karadeniz kıyısı boyunca denize giren bir kişi bile görmediğimiz halde, Sarp sınır kapısından Batum sahil kesimini gördüğümüzde hayrete düşüyoruz. Uzaktan görebildiğimiz kadarı ile sahil kesimi bizim Antalya sahillerini aratmayacak şekilde çeşitli bar, restorant ve cafelerle çevrili ve sahil cıvıl cıvıl.
Karagöl, Artvin'in Borçka ilçesine 30 km. uzaklıkta bir heyelan gölü. Göl kenarında gerektiğinde uyku tulumları olmak şartı ile konaklama imkanı olarak kullanılabilecek ufak bir tesis var. Göl tam bir doğa harikası.
Artvin, Borçka. Karagöl
Doğu Karadeniz'de geçirdiğimiz bir haftanın sonunda, önce Trabzon'dan İstanbul'a uçup, Depeche Mode konserine katılıyoruz. Sonra tekrar Ankara'ya dönerek işbaşı...
Notlar;
- Karadeniz yaylalarında aynı gün içerisinde dört mevsimi yaşamak mümkün. Bu yüzden her duruma uygun kıyafet bulundurmak şart. Kat kat giyinmek en iyi yöntem.
- Çok sık yağmur yağıyor, yağmur yağmadığı zamanlarda da çok nemli bir ortam. Sağlam ve konforlu bir yağmurluk getirmek gerekiyor.
- Sağlam, sert tabanlı, ayak bileklerini saran ve su geçirmez bir yürüyüş ayakkabısı şart.
- Az yük ile sırt çantalı gelenler için, sürekli yağmur yağan ve nemli bölgede yıkanan veya ıslanan çamaşırlar kurumuyor. Hatta yıkayıp kurumaya bıraktığınız çamaşırları ertesi gün daha ıslak bir şekilde bulmak çok normal.
- Bölgede sert coğrafi koşullar ve yabani hayvanla karşılaşma riski yüzünden tek başınıza yürüyüşe çıkmamak gerekiyor. En azından birilerini gittiğiniz yön ve planınız hakkında bilgilendirin.
- Eğer hala Kazım Koyuncu'yu dinlemediyseniz, gitmeyi beklemeyin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder