10 Mayıs 2007 Perşembe

Suriye


Bir çok ülke gibi Suriye’de Türk vatandaşlarından vize isteyen ülkeler arasında. Ancak Suriye vizesini sınır kapılarından kolaylıkla alabiliyorsunuz(Ekim 2009 itibari ile Suriye ile karşılıklı olarak vize uygulaması kaldırıldı.) Sınır kapısındaki kısa bir bekleyiş ve olağan pasaport kontrolleri sonrasında Suriye topraklarına girilebiliyor. Suriye’ye giriş için kullandığımız Antakya'daki Cilvegözü sınır kapısının Türk topraklarında kalan kısmı maalesef çok bakımsız; eski binalar, pislik içerisindeki yollar, geçiş için bekleyenler, Suriye ve Türk lirası alım satımı için bekleyen satıcılar, özensiz ve kaba saba gümrük memurları 3. sınıf bir ülke imajı çiziyor Türkiye için. Suriye gümrüğüne geçtiğiniz zaman insanda medeniyete kavuşmuş olmanın rahatlığı oluşuyor. Suriye gümrük sahası oldukça bakımlı olması, yeşilliği ve temizliği ile dikkati çekiyor. Dikkat çeken bir başka şey ise Suriye Devlet Başkanı Başer Esad’ın resimleri. Bu resimlere ülkenin tamamında rastlamaya devam edeceğiz.


Suriye’li rehberimiz bize Suriye gümrük sahasında katılıyor. Şam’a kadar yol boyunca sorularımızı yanıtlıyor büyük bir sabır ve içtenlikle. 7-8 saatlik yolculuğumuzu ülkeyi kuzeyden güneye kateden otobanda yapıyoruz. Otoban bizimkiler gibi ücretli değil. Trafik özellikle şehir yakınlarında oldukça yoğun, 20-30 senelik oldukça yaşlı arabalar yoğunlukta olmakla birlikte son model lüks araçları da görmek mümkün. Trafik kurallarına uyum konusunda biraz sıkıntı var, kimse araçların dikiz aynalarını kullanmıyor gibi arkadan gelen arabalara aldırmadan şerit değiştirmek çok yaygın.  Trafik tabelalarında hem Arap harfleri hem de Latin harfleri kullanılmış, bu yüzden yönünüzü bulmakta sıkıntı çekmiyorsunuz. Yol boyunca oldukça bakımlı, göz alabildiğince uzanan fıstık ağacı tarlaları görüyoruz. Diğer bütün konularda olduğu gibi ekilecek ürünler, ürün taban fiyatları, sulama vb. tarım konularında da devletin sıkı düzenlemeleri olduğunu öğreniyoruz rehberimizden.



Şam (Damascus)

6 saatlik yolculuk sonrasında Şam’a ulaşıyoruz nihayet Şam’ın girişinde “Esad’ın Şam’ına hoş geldiniz” yazısı karşılıyor bizi. Şehir içinde hafta içi öğle saatlari olmasına rağmen yoğun bir trafik var. Toplu taşım araçlarının eskiliği, panel van minibüslerden bozma dolmuşlar ve araçların ön camlarındaki süsler ile arka camlarında ki Esad resimleri dikkat çekiyor. Esad resimleri diyorum çünkü bu resimlerde sadece Başer Esad değil ölen babası Hafız Esad ve kardeş Esad’ta bulunuyor bu resimlerde.


Yoğun trafikte zorlukla ulaştığımız şehir merkezinde aracımızdan inip, Hamidiye çarşısı, El Azm Sarayı ve Emevi Camisini gezmeye başlıyoruz. Saray, Osmanlı yönetimi tarafından atanan Şam valisinin konaklama amacıyla kullandığı bir yer. Saraydan İçeri girer girmez Şam’ın tüm kalabalık ve hareketliliğinden birden bire sıyrılmış buluyoruz kendimizi. Serinlemek ve estetik amacı ile kullanılan küçük süs havuzları, düzenli bir bahçe ve avlu etrafında çevrili yapılardan oluşan sarayın harem ve selamlık bölümleri bulunuyor. Eskiden yaşam alanı olarak kullanılan sarayın bölümlerden bir kısmı saraydaki yaşamı canlandıran enstantaneler ile anlatılmaya çalışırken bazı bölümler o dönemlerden kalma müzik aletleri ve kıyafetlerin sergilendiği sergi odaları olarak kullanılıyor.


Bir sonraki durağımız Emevi cami. Çok eski dönemlerden beri ibadet yeri olarak kullanılan alan zaman içerisinde bölgede hakim olan dinlerin etkisi ile sırası ile tapınak, kilise ve en sonunda camiye çevrilmiş bu yapıda Hz. Ali’nin kesik başı bulunuyor. Çok büyük bir avlusu olan caminin içine girerken bayanlar için cüppe benzeri uzun giysiler veriliyor. Cami’nin avlusunda ve hatta içinde ailecek, çocukları ile birlikte oturan, sohbet edenleri görüyoruz. Caminin içine bayan erkek girebiliyor. Bayanların bölümü sadece küçük bir bölme ile ayrılmış ama bu caminin içinde bayanlar ile erkekler ayrı ayrı yerlerde ibadet ediyor anlamına gelmiyor. Sadece erkeklerin önde bayanların arkada ibadet etmesine sağlayan bu ayıraçlar görüşü kısıtlamıyor. Öyle ki caminin içinde kadınlar bölümüne oturmuş bir grup genç bayan ile erkekler bölümüne oturmuş bir grup erkeğin gülüşerek sohbet edebildiğini görüyoruz. Bizi şaşırtan bir başka konu ise; camide namaz kılanların yanında yere boylu boyunca uzanmış hatta uyuyan kişilerin varlığı.




Osmanlı dönemimden kalan ve halen aktif bir şekilde kullanılan yapılardan biriside Hamidiye Çarşısı. İstanbul kapalı çarşının küçük bir örneği diyebileceğimiz çarşıda; tekstil, gıda gibi ürünlerin satıldığı dükkanların yanı sıra kuyumcular ve esnaf lokantaları da bulunmakta. Burada ayak üstü birer küçük “pide” ve “dürüm arası falafel” atıştırma fırsatı buluyoruz, alışveriş için vakit harcamak yerine. Pideler, bildiğimşz fındık lahmacunlar boyutunda, ama peynirli, susamlı, patatesli çeşitlerini bulmak mümkün ve sadece 5 Suri(Suriye Lirası) (1 Yeni Türk Lirası 30-35 Suri civarında). Dürüm ekmeği içine 7-8 adet kızartılmış nohut köftesi, domates, salata malzemeleri, turşu ve lezzetli bir sos ilave edilerek hazırlanan dürüm Falafel ise 25 Suri’ye oldukça doyurucu ve lezzetli bir seçenek oluyor öğle yemeği için. Falafel üzerine tatlı niyetine, rehberimizin mutlaka tadına bakmamızı önerdiği Şam’ın en ünlü dondurmacısının üzeri fıstık parçaları ile kaplanmış sade dondurmasını deniyoruz. Dondurmacıda otururken Başer Esad resminin bulunduğu köşenin abartı süslemeleri ve inanılmaz bir hızla akıp giden müşteri trafiğini izleyerek Suriye’nin günlük hayatını öğrenmeye çalışıyoruz. Sürekli olarak insanların oturup kalktığı masalardaki su bardaklarının yıkanmadan, bir sonraki müşterinin kullanması için ters çevrildiğini görüyoruz, ücretsiz olarak masalara bırakılan sürahilerden sularımızı içerken.


Şii'lere ait Seyyide Zeynep camisini görmek için şehrin kuzeyindeki Şii bölgesine girdiğimizde, burada fakirliğin daha fazla olduğunu kirli hava ve burnumuza gelen pis koku ile daha iyi anlıyoruz. İran tarafından finanse edilerek restore edilen ve bakımı yapılan Zeynep camisinin Şii’ler için önemi büyük. Camide Hz.Ali’nin kızı Zeynep'in mezarı yer almakta. Bu camide kurallar biraz daha katı, kadınlar içeriye girerken siyah çarşaflar giymek zorunda ve caminin içinde kadınlar ve erkeklerin birbirni görmesini engelleyecek şekilde yüksek paravanlar var. Caminin kubbesi altın kaplama ve içinde tüm duvarlar kristal camlar ile kaplı. Gerçekten etkileyici bir görünüm. İçeride kabe taşı denilen kabeden getirilen taşlara secdeye vararak namaz kılanlar yanında, mezarın duvarına el ve yüzlerini sürerek ağlayan insanlar görüyoruz.


Akşam konaklayacağımız otele geçmeden önce Şam’ı tepeden gören Casio dağına doğru yola çıkıyoruz. Milyon dolarlık dairelerin bulunduğu söylenen, çok büyük park ve yeşil alanların ortasında yer alan Şam’ın en lüks semtinden geçerek vardığımız Casio dağı Şam’lıların özellikle güneş batışını izlemek için gittikleri aynı zamanda restoranlarında bulunduğu bir mekan. Kısa bir molanın ardından otelimize doğru yola çıkıyoruz. Burası Şam’dan yarım saat uzaklıkta, genellikle Şam’ın daha varlıklı kesiminin yaz aylarında sıcaktan kaçmak için geldikleri serin bir yayla. Bölgede daha çok Hristiyanların yaşadıklarını civardaki kiliselerden anlıyoruz. Akşam yemeğimizi yine bölgenin en lüks restoranlarının birinde bizim için çok geç ama Şuriye’liler için henüz erken sayılan bir saatte yiyoruz. Burada mesai saatleri erken bittiğinden ( 8:00- 15:30) insanlar mesai çıkışı sıcağın etkisi bitene kadar evlerinde dinlenmeye çekilmekte ve gece geç saatlerde dışarıya çıkarak alışveriş ve yemek gibi ihtiyaçlarını gidermekte imiş. Bu yüzden gittiğimiz restoran gece saat 9 olmasına rağmen halen boş ve ancak gece 12’ye doğru dolmaya başlıyor. Suriye’de içki tüketimi konusunda bir kısıtlama yok ancak Müslümanlara içki satış izni verilemiyor. Bu yüzden içkili restoranların sahipleri hep gayrimüslim. Soframız Suriye sofrasının tipik yemekleri ile dolduruluyor, yemeklerin lezzetleri kadar sunumları da çok güzel, daha bir lokma bile yemeden kendimizi doymuş hissediyoruz. Çeşitli ot salataları ile nohut, bakla ve patlıcandan yapılmış lezzetli mezeleri Suriye yapımı rakı ve biralar eşliğinde tadıyoruz.

Palmira(Palmyra)
Bir sonraki durağımız, Şam'ın yaklaşık 200 km. kuzeyinde yer alan bir çöl şehri Palmira'ya. Şam'dan ayrıldıktan kısa bir sonra saptığımız bu ıssız yol aynı zamanda Bağdat'a da gidiyor. Issızlığının sebebi  sanıyorum bugünlerde en yoğun dönemini yaşayan Irak savaşı na borçlu. Yol 3-4 saat kadar sürüyor. Yol üzerindeki neredeyse tek dinlenme tesisi Bağdat Cafe'de bir mola veriyoruz. 
 




Kuruluşu M.Ö. 19. yy'a kadar uzanmasına rağmen, kent asıl önemie ve zenginliğine M.S. 1 yy.'da İpek yolu kervanları sayesinde Romalılar döneminde ulaşmış. Kent çöl ortasında palmiye ağaçlari ile kaplı bir vahanın yanına kurulmuş ve bizim Efes antik kentinin çöl versiyonuna benziyor. Şehirde yer alan müzeyi gezerken, yabancı ziyaretçi azlığından olsa gerek müze müdürü'de bize eşlik ediyor. Kent'te Roma döneminden kalma bir çok eser var, rüzgarın etkisi ile havalanan çöl kumu sebebiyle, havaya kızıl bir renk hakim.




 


Hama

Halep'e doğru giderken, yolda uğradığımız Hama şehri, Türkiye topraklarında denize dökülen Asi nehri üzerine kurulmuş. Osmanlı'lar zamanında şehrin su ihtiyacını karşılam üzere yapılmış olan su değirmenlerini ziyaret ediyoruz. Büyük bir gürültü ve gıcırtı ile dönen bu değirmenler vasıtası ile su nehir seviyesinden alınarak su kanallarına aktarılıp şehrin uzak yerlerine ulaştırılıyormuş. Ama şimdi sadece göze hitap ediyorlar.






Halep





















Notlar
  • Suriye, Türk Lirasının alım gücü karşısında çok ucuz bir ülke.
  • Yemekler çok lezzetli. Bunda, tarım ve hayvancılıkta toplu üretim tekniklerini henüz kullanmıyor olmalarının etkisi yüksek. Etin, sebzenin, meyvenin gerçek tatlarını alabiliyorsunuz. Bunların yanına birde bizim damak tadımıza uygun benzer yemeklerin baharatlarla uygun bir karışımı ile mükemmel lezzetler çıkıyor.
  • Ülkede, başörtülü bayanlar kadar başı açık bayanlarda var. Bu sebeple cami ve kutsal yerler hariç bayanlar için herhangi bir kıyafet sınırlaması yok. 
  • Ülke son yıllarda, Başer Esad'ın da çabaları ile dışa açılmaya çalışıyor. Bu çalışmaların etkisi yavaş yavaş turist sayısının artması ile görülebiliyor. Ülkede çok sayıda genç avrupalı turiste rastlamak mümkün. 







 
Fikirlerini Paylaş, Sen de Kazanmaya Başla!